Muhâbir Bankalarda Tutulan Paralar ve Bunlara Karşılık Sağlanan Menfaatlar Nasıl Değerlendirilmelidir?
Katılım bankaları hiçbir mülzim sebep yokken fâizli bankalarda para tutamaz; fâizli sözleşmeler yapamazlar. Ancak bankacılık sektöründe yer aldıkları için her zaman yüklü miktarda para ile iş yapmaktadırlar. Bu paraları saklamak, gerektiğinde şubeye getirtmek, şehirler arasında transferlerini gerçekleştirmek ve akşam şubedeki parayı alıp korumak işini ise bankacılık sektörünün ana hâkimi konumunda bulunan ve yaygın şube ağına sahip büyük fâizli bankalar gerçekleştirmektedirler. Katılım bankaları da şubeleri bulunan yerlerde ister istemez bu bankalarla çalışmak zorunda kalmaktadırlar.
Katılım bankaları zorunluluk sebebiyle fâizli bankalarda tuttukları bu meblağ karşılığında banka ile şöyle bir anlaşma yaparlar: Katılım bankasının fâizli bankada tuttuğu meblağın fâizli bankaya bir menfaati olmaktadır. Fâizli banka bu menfaati hesaplamakta ve sunduğu hizmetler karşılığında katılım bankasından alacağı bedelden düşmektedir.
Katılım bankasının fâizli bankada tuttuğu meblağ karşılığında bir fâiz geliri elde ettiği açıktır. Ancak bu fâiz zorunluluktan kaynaklanmıştır. Yani katılım bankasının muhtaç olduğu hizmeti sunan başka kurumlar yoktur. Dolayısıyla alınmak zorunda kalınan hizmet karşılığı fâizli bankada hem parayı tutup hem de ayrıca hizmet bedeli ödemek yerine muhâbir bankaya teslim edilen paraya yansıyacak fâizle hizmet bedelini ödemek daha tercihe şayandır. Ancak katılım bankası burada fâiz geliri elde etmiş ve bu fâizle hizmet bedelini ödemiştir. Yani esasen hakkı olmayan bir parayı menfaati için kullanmıştır. Bu durumda muhâbir bankalarda tutulan paralara yansıyan fâiz kadar sosyal projelere kaynak aktarması şarttır. Böylece söz konusu fâiz gelirinden yararlanmamış olur.