Aval Vermek Ne Anlama Gelir?

Aval, üçüncü tarafın ya da poliçede imzası bulunanlardan birinin müteselsil sorumluluk hükümlerine göre senet bedelini üstlenmesidir. Dolayısıyla aval bir kefâlet işlemidir. Poliçe, alacaklının borçlusuna borcu bir başka tarafa ya da onun havale edeceği bir başkasına ödemesi emridir. Kimi zaman bu üçüncü alacaklılar bir banka kefâleti aramaktadırlar ki bu kefâlet aval vererek sağlanır. Kefâlet ve teminat mektubu için zikredilen şartlar aval için de geçerlidir.

 

Teminatlar


Ülke Kredilerine (Eca Kredileri) Teminat Mektubu Verilebilir Mi?

ECA, “EXPORT CREDIT AGENCY” sözcüklerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltma olup, her ülkenin ECA kuruluşu o ülke menşeli yatırım mallarının ihrâcatının teşvik edilmesi amacıyla ticâri bankaların doğrudan üstlenmek istemedikleri / üstlenemeyecekleri muhtelif risklere (politik, ticâri vs) karşı ihrâcatçılar / finansör bankalar lehine orta / uzun vâdeli kredi garantisi / sigortası sağlamaktadır. ECA kuruluşu garantisi / sigortası tahtında sağlanan bu tür krediler “ECA KREDİSİ” olarak adlandırılırlar. Yurtdışı ihrâcat kredi kurumlarından (ECA-Export Credit Agency) sağlanan ve ithâlatçı ülke riskinin sigortalandığı bu kredilerde, ithâlatçılarımıza vâdeli alım olanakları sağlanmaktadır. Ülke kredileri yatırım malı ithâlatı yaparken orta ve uzun vâdeli kaynağa ihtiyaç duyan müşteriler için uygundur58.

Katılım bankalarının bu tür kredilere aracılık yapıp yapamayacakları ve teminat mektubu verip veremeyecekleri konusunda Hayreddin Karaman şu görüşü serdetmiştir: “Ülke kredilerinde devletler teşvik kredileri vermektedir. Ben devletin teşviklerinin tamamının Müslümanlar tarafından alınmasını isterim. Burada yabancı devletlerin ihrâcatı teşvik için verdiği kredilerde esas şudur: Aldığımız teşvikle ithâl ettiğimiz mal zarûreten lazım değilse, ülkemizde varsa, ekonomimize zarar veriyorsa fâiz ödemeye gerek yoktur. Buna yardımcı (teminat mektubu vs. ile) olunamaz. Ancak mal ihrâcata yönelik olarak ithâl ediliyorsa o zaman olur. Makina veya hammadde gibi. Hülasa 5 lira kredi alıp 6 lira ödedikten sonra onlardan 10 lira tahsil yapacaksam olur. Ben bu konuyu ictimâî zarûrete sokuyorum. Bu işlem ülkemizin, ötekiler aleyhine servet kazanmasını sağlıyorsa veya içeride istihdam yaratarak işsizlik ve yoksulluğa bir ölçüde çare oluyorsa yapılabilir. Makina, ara mal veya başkası fark etmez”.


58. http://www.turkiyefinans.com.tr/tr/uluslararasi_bankacilik/ulke_kredileri.aspx (19.02.2012)

 

Teminatlar


Türk Eximbank Kredilerine Teminat Mektubu Verilebilir Mi?

Türkiye İhracat Kredi Bankası A.Ş./Türk Eximbank, 31 Mart 1987 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 3332 sayılı Kanun’un verdiği yetkiye istinaden 21 Ağustos 1987 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 87/11914 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kurulmuştur. Türk Eximbank’ın temel amacı; ihracatın geliştirilmesi, ihraç edilen mal ve hizmetlerin çeşitlendirilmesi, ihraç mallarına yeni pazarlar kazandırılması, ihracatçıların uluslararası ticarette paylarının artırılması ve girişimlerinde gerekli desteğin sağlanması, ihracatçılar ile yurt dışında faaliyet gösteren müteahhitler ve yatırımcılara uluslararası piyasalarda rekabet gücü ve güvence kazandırılması, yurt dışında yapılacak yatırımlar ile ihracat maksadına yönelik yatırım malları üretim ve satışının desteklenerek teşvik edilmesidir. Türkiye’de ihracatın kurumsallaşmış tek asli teşvik unsuru olan Türk Eximbank, bu amaca yönelik olarak ihracatçıları, ihracata yönelik üretim yapan imalatçıları ve yurt dışında faaliyet gösteren müteahhit ve girişimcileri kısa, orta ve uzun vadeli nakdi ve gayrinakdi kredi, sigorta ve garanti programları ile desteklemektedir. Türk Eximbank’ın, gelişmiş birçok ülkenin resmi destekli ihracat kredi kuruluşlarından farklı olarak kredi, garanti ve sigorta işlemlerini aynı çatı altında toplamış olması, ihracatçı firmalara verilen hizmetlerde bir bütünlük oluşturulmasına imkan tanımaktadır57.

8

Devletin ihrâcatı teşvik amacıyla yani fâizcilik yaparak fâiz geliri sağlama amacı taşımadan kredi vermesi halinde vatandaşların bu krediden istifade edip edemeyecekleri tartışmalıdır. Türk Eximbank’ın ihrâcatı teşvik maksadıyla verdiği kredileri fâizli işlem sayanlar olduğu gibi bu tür kredilerde enflasyon farkının zaten kredi veren devletin hakkı olduğunu, üste kalan fâiz var ise onun da masraf ya da vergi olarak değerlendirilebileceğini savunanlar da vardır. Türk Eximbank kredilerine teminat mektubu verilip verilemeyeceği konusunda katılım bankaları arasında yukarıdaki görüş ayrılığına dayanan farklı yaklaşımlar söz konusudur. Bazı katılım bankaları Türk Eximbank kredilerine teminat mektubu verirken bazıları vermez.


57. http://www.eximbank.gov.tr (07.02.2012)

 

Teminatlar


Teşvik Kredilerine Teminat Mektubu Verilebilir Mi?

 Devlet yönetimi ülke kalkınması amacıyla çeşitli alanlara teşvik kredileri vererek destekte bulunur. Yine devlet, yatırımı ve ihracatı teşvik amacıyla pek çok yardımlarda bulunur. Mesela bunlar arasında şunları sayabiliriz: Ar-Ge yardımları, uluslararası nitelikteki yurtiçi ihtisas fuarlarının desteklenmesi, yurtdışında milli veya bireysel düzeyde gerçekleştirilen fuar katılımlarının desteklenmesi, pazar araştırması desteği, eğitim yardımı, yurtdışında ofis-mağaza açma, işletme ve marka tanıtım faaliyetlerinin desteklenmesi, çevre maliyetlerinin desteklenmesi, Türk ürünlerinin, yurtdışında markalaşması ve Türk malı imajının yerleştirilmesi, istihdam yardımı, tarımsal ürünlerde ihracat iadesi yardımları, imalat ve hizmet yatırımları, sanayi, turizm, yatırım ve istihdam, serbest bölgeler ve yabancı sermayeli yatırımlar, kullanılmış makine ve komple tesis yatırımları, Avrupa Birliği hibe ve KOSGEB destekleri.

Bu desteklerin bir kısmı hibe mahiyetinde olup bir kısmı borçtur. Bu borçlar için başlangıçta bir fâiz oranı da belirlenir. Ancak neticede bu fâiz oranlarının ülkede oluşacak enflasyonun altında kalması ya da ona yakın olması kuvvetle muhtemeldir. Zaten böyle olduğu için bu kredilere teşvik adı verilir.

Enflasyon farkı alacaklının hakkıdır. Dolayısıyla devletin enflasyon farkından aşağı düzeydeki fâizi reel fâiz olmadığından zaten devletin hakkıdır. Burada yegane sorun bunun başlangıçta tespit edilmiş ve adına fâiz denmiş olmasıdır. Halbuki her iki taraf da neticede bir fâiz ödenmeyeceğini bilmektedir. Dolayısıyla İslâm hukûkunda isimlendirme değil işlemin ana vasfı önemli olduğundan, borç veren devlet ile vatandaşının ilişkisinden, devletin fâizcilik amacı gütmemesinden, ülkenin yatırımlar yoluyla kalkındırılarak güçlendirilmesi gereğinden ve bu teşviklerden istifadeyle kurulacak işlerde çalışacak yüzbinlerce insana sunulacak imkânlardan hareketle söz konusu teşviklerden istifade etmenin dinen gayr-ı meşrû olduğu söylenemez. Meşrû olan bir işleme katılım bankalarının teminat mektubu vermesi de câizdir.

 

Teminatlar


Teminat Mektubu Karşılığı Komisyon Alınabilir Mi?

 Teminat mektubu bir kefâlet işlemi olduğu için komisyon alınıp alınamayacağı tartışılmıştır. Çünkü İslâm hukukçuları geçmişte kefâleti iyilik saymışlar ve komisyon almayı uygun bulmamışlardır. Ayrıca geçmişte zenginlerin fakirlere kefâleti daha yaygın olduğundan olsa gerek fakirler lehine taraf olmuşlardır. Aslında kefâletten komisyon alımını yasaklayan bir dini delil yoktur. Günümüz bankacılığında da teminat mektubu vermek bankaya hem külfet yüklemekte hem de mükellefiyetler vermektedir. O halde bankanın buna karşılık komisyon almaması; teminat mektubu vererek ticârî şirketlere iyilikte bulunması beklenemez.

Teminat Mektubu Örneği

7

 

Teminatlar


Tahvil Ve Bono Teminata Alınabilir Mi?

 Devlet zaman zaman tahvil ve hazine bonosu ihraç ederek fâizle borçlanır. Tahvil ihrâcı özel sektör firmalarının da paraya ihtiyaç duyduklarında kullandıkları bir enstrümandır. Bu özel sektör firmaları arasında bankalar da vardır. Bankalar da paraya ihtiyaç duyduklarında tahvil ihraç edebilmektedirler. Elinde parası olup tahvil almak isteyenler ya devlet tahvili ya hazine bonosu ya da özel sektör tahvili alırlar. Böylece ihraççıya borç vermiş ve tahvilde yazan vâdede yine tahvilde yazan fâizi almayı garantilemiş olurlar. Böylesi bir yatırım yapmış yani tahvil almış bazı firmalar katılım bankasına da murâbaha ya da teminat mektubu için başvuruyorlar. Katılım bankası da murâbaha yapmak ya da teminat mektubu vermek için bu firmalardan teminat (ipotek, rehin, nakit bloke vs.) isterler. Bu firmalar da ellerindeki tahvillerin teminat sayılmasını talep ederler. Bir görüşe göre tahvil ve bonolar anapara kadarlık kısmı için teminata alınabilirler. Bir borç fâizli de olsa anaparası alacaklının hakkıdır. Dolayısıyla bu alacaklı hakkını başka bir işlem için teminat gösterebilir. Başka bir görüşe göre ise fâizli işlemlere yardımcı olmamak ve bu tahvillerin yaygınlaşmasını sağlamamak adına bunlar teminata alınmamalıdır.

 

Teminatlar


Katılım Bankacılığında Neler Teminat Olabilir?

 Her iki tarafa da sorumluluk yükleyen bedelli akitlerde yükümlülüklerin garanti altına alınması ve alacakların vâdesinde ödenmesini sağlamak amacıyla; emânet ve kira akitlerinde ise kasıt, kusur ve şarta muhalefet sebebiyle oluşacak tazminatı garantiye almak maksadıyla yazılı belge, şahit, kefil, rehin, çek ve emre yazılı senet gibi teminatlar alınabilir. Zira insanlar kimi zaman yükümlülüklerini yerine getirmemekte ve borçlarını vâdesinde ödememektedirler. Bu durumda mağduriyeti önlemek gayesiyle teminatlar meşrû görülmüştür.

Akitleri teminatlandırma amacıyla yazılı belge düzenlemek uygun hatta tavsiye edilmiş bir uygulamadır. Ancak katılım bankaları fâizli ve gayr-ı meşrû işlemleri belgeleyen ve bu belgeyi koruyan taraf olamazlar. Buna göre taraflar fâiz sözleşmesi yapıyorlarsa katılım bankası bu işlemin yazıcısı ve kefili olamaz.

Herhangi bir mâlî sorumluluğu garantiye almak amacıyla şahit istemek meşrûdur. Ancak katılım bankaları fâizli ve gayr-ı meşrû işlemlere şahitlik yapamazlar.

Mâlî sorumlulukları garantiye almak amacıyla kefil istemek de câizdir. Ancak katılım bankaları fâizli işlemlere ve dinen yasak bir mal ya da hizmetin alımına kefil olamazlar.

Kefâletin, belirli bir süre ile sınırlandırılması, kefâlet tutarı için üst sınır belirlenmesi, kefâletin bazı şartlarla sınırlandırılması, ileri sürülen şartın gerçekleşmesine bağlı olarak kefil olunması, geçerliliği, belirlenen ileri bir tarihte başlayacak şekilde geleceğe izafe edilerek kefîl olunması ve henüz doğmamış borçlar için kefil olunması câizdir.

Teminatlandırma amacıyla borçludan rehin istemek meşrûdur. Rehin veren rehninden dönemez; ancak rehin alan isterse rehni geri verebilir. Rehin verilen mal dinen meşrû olmalıdır. Rehnin borçlunun malı olması şart değildir; başkasının malı da onun izniyle rehin verilebilir. Rehin borçlunun mülkü sayılır. Rehin için yapılan harcamalar borçluya aittir. Hem peşin hem de vâdeli satışlarda bizzat satılan malın rehin tutulması meşrûdur. Alacaklının rehin konusu maldan yararlanması câiz değildir. Rehin alacaklının elinde emânettir. Kasıt ve kusuru yoksa tazminle sorumlu olmaz. Rehnin sigortalanması meşrûdur ve bu masraf borçluya aittir.

Bugün bankacılık ve ticâret hayatında teminat mektubu, aval, akreditif, çek, poliçe, devlet tahvili, banka tahvili, hazine bonosu, hesaplara bloke konması, borç ödenmediğinde kalan bütün borcun muacceliyet kesbetmesi şartı, borç ödenmediğinde akdin feshi şartı, üçüncü tarafların teminatı, ihale teminatı, cezâî şart, kapora ve depozito gibi birçok teminatlar bulunmaktadır.

Teminat mektubu gerçek ya da tüzel kişiler lehine bir malın teslimi, bir işin yapılabilmesi ya da bir borcun vâdesinde ödenmesi vb. konularda, söz konusu yüklenimin yerine getirilememesi halinde, belirli bir tutarın kayıtsız şartsız ödeneceğinin bir mektupla taahhüt edildiği gayr-ı nakdî kredi uygulamasıdır. Teminat mektubu bir kefâlettir.

6

Doğrudan fâizli ve dinen haram işlemlere teminat mektubu verilemez. Ancak devletin verdiği teşvik kredilerine, Eximbank kredilerine ve ithal edilecek mal gayr-ı müslim ülkelere ihracatta kullanılmak kaydıyla ülke kredilerine teminat mektubu vermenin meşrû olduğu ifade edilmiştir. Çünkü teşvik kredilerinde devletin amacı faizcilik değildir. Ayrıca devlet ile özel şirketler aynı değerlendirilmemektedir. Bu görüşe katılmayıp teşvik kredisi de olsa fâizli işlemlere teminat mektubu verilemez diyen İslâm âlimleri de vardır.

Bireysel kefâlet karşılığında komisyon almak uygun görülmese de kurumsal kefâletlerde komisyon alınabileceği ifade edilmiştir. Zira bankalar teminat mektubu verebilmek adına pek çok masraflar yapmakta ve ayrıca sadece sözde değil belge düzenleyerek kefil olmaktadırlar. Katılım bankalarının sadece fiili masrafları için komisyon alabileceğini söyleyenler de vardır.

Aval, üçüncü tarafın ya da poliçede imzası bulunanlardan birinin müteselsil sorumluluk hükümlerine göre senet bedelini üstlenmesidir. Dolayısıyla aval bir kefâlet işlemidir. Poliçe, alacaklının borçlusuna borcu bir başka tarafa ya da onun havale edeceği bir başkasına ödemesi emridir. Kimi zaman bu üçüncü alacaklılar bir banka kefâleti aramaktadırlar ki bu kefâlet aval vererek sağlanır. Kefâlet ve teminat mektubu için zikredilen şartlar aval için de geçerlidir.

Tahvil ve bono fâizli borçlanma senetleridir. Tahvil uzun, bono kısa vâdelidir. Katılım bankaları ne kendileri için ne de müşterileri için bunların alım satımını yapamazlar ve bunların alım satımına kefil olamazlar. Fakat bunları anaparaları kadarlık kısmıyla teminata kabul edebilirler. Zira her ne kadar söz konusu senetler fâizli borç senedi olsalar da bir fâizli işlemde anapara alacaklının hakkıdır. Bu hak da tahvil ve bono vasıtasıyla teminata verilebilir. Bunların teminata alınamayacağı da ifade edilmiştir.

Çek, bankada hesabı olan birisinin (keşidecinin), muhataba (bankaya), çek üzerinde yazan meblağı yine çek üzerinde ismi yazılı bir lehtara ödemesi talimatını içeren kıymetli evraktır. Çek defteri banka tarafından hesap sahibine özel bastırılır ve üzerinde hesap sahibinin bazı bilgileri bulunur. Çek hamiline kaydıyla düzenlenirse çeki elinde tutan herkes tahsil edebilir. Çek işleminde bir yönüyle havale işlemi vardır. Keşideci, alacaklısını, nezdinde hesap açtığı ve çekin vadesinden önce hesabına para yatırdığı için borçlusu olan bankaya havale etmektedir. Paranın çek hesabına, çek vadesinde yatırıldığı durumlarda keşidecinin bankaya emanet ettiği parayı lehtara ödeme vekaleti verdiği de düşünülebilir. Bu arada çek işleminde bankanın sorumlulukları da söz konusudur. Karşılıksız ve kaybolmuş çekler bankalara sorumluluk yüklemektedir. Yine müşteriye özel çek basımı da hem bir hizmettir ve hem de kişiye ticari itibar kazandırır. Dolayısıyla bankalar bu hizmet ve yükümlülükleri karşılığında makul bir bedel alma hakkına sahiptirler.

Katılım bankaları çek bozdurulması işlemini yapamazlar. Çünkü bu vâdeli alacağın iskontoyla başkasına devridir ki fâizli işlem sayılır.

Katılım bankalarının nakit teminatları katılma hesaplarında tutması asıldır. Mümkünse bütün nakit teminatları katılma hesabında tutmalıdır. Böylece müşterisinin câri hesabına bloke koyduğunda ortaya çıkacak borçtan menfaat temin etme durumu ortaya çıkmamış olur. Katılma hesabında kârın paylaşım anlaşması, kanunun ve mevzuatın imkan verdiği ölçüde serbest olduğundan katılım bankası kâr oranını yüksek tutabilir. Katılım bankası câri hesaba bloke koyma şartı ileri süremez. Ancak müşterisinin isteği ve rızasıyla câri hesaba bloke konursa bu da menfaat karşılığı borç anlamına gelmez. Borca karşılık teminat sayılır. Câri hesaba bloke karşılığı murâbaha kâr oranında indirim yapılırsa murâbaha için özsermaye kullanılmalıdır.

Kapora iki şekilde değerlendirilmektedir. İlk yoruma göre kapora “yapılmış” bir alım satım sözleşmesinden müşteri dönmezse satış bedelinin bir parçası sayılan, dönerse satıcıya bırakılan bir tutardır. Geçmişte muhtemelen uygulama böyle olduğu için İslâm mezhepleri kaporayı böyle yorumlamışlardır. Hanbelîler dışındaki mezhepler oldukça tartışmalı gerekçelere dayanarak bunu meşrû görmezler. Bugün İslâm hukukçuları daha çok Hanbelîlerin görüşünü tercih etmekte ve kaporayı caiz görmektedirler. İkinci yoruma göre ise kapora “yapılmak istenen” bir alım satım sözleşmesi için satıcının bir müddet beklemesinin karşılığıdır. Eğer alım satım akdi yapılırsa kapora malın bedelinin bir kısmı olur. Alım satım akdi gerçekleşmezse kapora, beklemesinin, malı satmamasının, muhtemel müşterileri kaybetmesinin karşılığı olarak satıcıya bırakılır.

Akdin kısmen veya tamamen icra edilmemesi halinde ifa ile yükümlü olan tarafın alacaklıya ceza yahut tazminat olarak belli bir ödemede bulunacağına dair konulan şarta cezâî şart denilir. Günümüzde ticarî hayatın gerekleri ve İslâm hukukunun genel ilkeleri, yüklendiği edimi yerine getirmekte geciken tarafın malî tazminat ödemekle yükümlü olacağı şartının (cezaî şartın) koşulmasına olumlu bakmayı mümkün kılmaktadır. Ancak bu şart insaf sınırları içinde kalmalıdır.

Alacakların ve mâlî sorumlulukların garantiye alınmak istenmesi meşrû bir taleptir. Zira satış ya da hizmet yapılmış bedeli vâdeye bağlanmıştır. O halde satıcı ya da hizmet veren neden müşterisinin insafına terk edilsin? Eğer vâdeli borçlanıyorsa bunu muhatabına garantilemelidir. Bu meyanda tarih boyunca pek çok imkân kullanılmıştır. Belli şartlarla bunların hemen hepsi geçerlidir.

 

Teminatlar


Fâizli Krediye Teminat Mektubu Verilebilir Mi?

 Fâizli kredi almak ve vermek dinen meşrû sayılmamaktadır. İslâm hukûkunda gayr-ı meşrû işlemlere yardımcı olmak, kefil olmak, yazmak, korumak ve imkân sunmak meşrû görülmemiştir. Örneğin yalnızca içki satmak değil; içki yapmak, sunmak, taşımak ve imkân sunmak da câiz değildir. Fâizli krediye teminat mektubu verilmesi söz konusu işlemi garanti altına almak demektir. Dolayısıyla katılım bankalarının böylesi bir teminatlandırma yapması dinen uygun değildir.

 

Teminatlar