Katılım Bankacılığında Neler Teminat Olabilir?

 Her iki tarafa da sorumluluk yükleyen bedelli akitlerde yükümlülüklerin garanti altına alınması ve alacakların vâdesinde ödenmesini sağlamak amacıyla; emânet ve kira akitlerinde ise kasıt, kusur ve şarta muhalefet sebebiyle oluşacak tazminatı garantiye almak maksadıyla yazılı belge, şahit, kefil, rehin, çek ve emre yazılı senet gibi teminatlar alınabilir. Zira insanlar kimi zaman yükümlülüklerini yerine getirmemekte ve borçlarını vâdesinde ödememektedirler. Bu durumda mağduriyeti önlemek gayesiyle teminatlar meşrû görülmüştür.

Akitleri teminatlandırma amacıyla yazılı belge düzenlemek uygun hatta tavsiye edilmiş bir uygulamadır. Ancak katılım bankaları fâizli ve gayr-ı meşrû işlemleri belgeleyen ve bu belgeyi koruyan taraf olamazlar. Buna göre taraflar fâiz sözleşmesi yapıyorlarsa katılım bankası bu işlemin yazıcısı ve kefili olamaz.

Herhangi bir mâlî sorumluluğu garantiye almak amacıyla şahit istemek meşrûdur. Ancak katılım bankaları fâizli ve gayr-ı meşrû işlemlere şahitlik yapamazlar.

Mâlî sorumlulukları garantiye almak amacıyla kefil istemek de câizdir. Ancak katılım bankaları fâizli işlemlere ve dinen yasak bir mal ya da hizmetin alımına kefil olamazlar.

Kefâletin, belirli bir süre ile sınırlandırılması, kefâlet tutarı için üst sınır belirlenmesi, kefâletin bazı şartlarla sınırlandırılması, ileri sürülen şartın gerçekleşmesine bağlı olarak kefil olunması, geçerliliği, belirlenen ileri bir tarihte başlayacak şekilde geleceğe izafe edilerek kefîl olunması ve henüz doğmamış borçlar için kefil olunması câizdir.

Teminatlandırma amacıyla borçludan rehin istemek meşrûdur. Rehin veren rehninden dönemez; ancak rehin alan isterse rehni geri verebilir. Rehin verilen mal dinen meşrû olmalıdır. Rehnin borçlunun malı olması şart değildir; başkasının malı da onun izniyle rehin verilebilir. Rehin borçlunun mülkü sayılır. Rehin için yapılan harcamalar borçluya aittir. Hem peşin hem de vâdeli satışlarda bizzat satılan malın rehin tutulması meşrûdur. Alacaklının rehin konusu maldan yararlanması câiz değildir. Rehin alacaklının elinde emânettir. Kasıt ve kusuru yoksa tazminle sorumlu olmaz. Rehnin sigortalanması meşrûdur ve bu masraf borçluya aittir.

Bugün bankacılık ve ticâret hayatında teminat mektubu, aval, akreditif, çek, poliçe, devlet tahvili, banka tahvili, hazine bonosu, hesaplara bloke konması, borç ödenmediğinde kalan bütün borcun muacceliyet kesbetmesi şartı, borç ödenmediğinde akdin feshi şartı, üçüncü tarafların teminatı, ihale teminatı, cezâî şart, kapora ve depozito gibi birçok teminatlar bulunmaktadır.

Teminat mektubu gerçek ya da tüzel kişiler lehine bir malın teslimi, bir işin yapılabilmesi ya da bir borcun vâdesinde ödenmesi vb. konularda, söz konusu yüklenimin yerine getirilememesi halinde, belirli bir tutarın kayıtsız şartsız ödeneceğinin bir mektupla taahhüt edildiği gayr-ı nakdî kredi uygulamasıdır. Teminat mektubu bir kefâlettir.

6

Doğrudan fâizli ve dinen haram işlemlere teminat mektubu verilemez. Ancak devletin verdiği teşvik kredilerine, Eximbank kredilerine ve ithal edilecek mal gayr-ı müslim ülkelere ihracatta kullanılmak kaydıyla ülke kredilerine teminat mektubu vermenin meşrû olduğu ifade edilmiştir. Çünkü teşvik kredilerinde devletin amacı faizcilik değildir. Ayrıca devlet ile özel şirketler aynı değerlendirilmemektedir. Bu görüşe katılmayıp teşvik kredisi de olsa fâizli işlemlere teminat mektubu verilemez diyen İslâm âlimleri de vardır.

Bireysel kefâlet karşılığında komisyon almak uygun görülmese de kurumsal kefâletlerde komisyon alınabileceği ifade edilmiştir. Zira bankalar teminat mektubu verebilmek adına pek çok masraflar yapmakta ve ayrıca sadece sözde değil belge düzenleyerek kefil olmaktadırlar. Katılım bankalarının sadece fiili masrafları için komisyon alabileceğini söyleyenler de vardır.

Aval, üçüncü tarafın ya da poliçede imzası bulunanlardan birinin müteselsil sorumluluk hükümlerine göre senet bedelini üstlenmesidir. Dolayısıyla aval bir kefâlet işlemidir. Poliçe, alacaklının borçlusuna borcu bir başka tarafa ya da onun havale edeceği bir başkasına ödemesi emridir. Kimi zaman bu üçüncü alacaklılar bir banka kefâleti aramaktadırlar ki bu kefâlet aval vererek sağlanır. Kefâlet ve teminat mektubu için zikredilen şartlar aval için de geçerlidir.

Tahvil ve bono fâizli borçlanma senetleridir. Tahvil uzun, bono kısa vâdelidir. Katılım bankaları ne kendileri için ne de müşterileri için bunların alım satımını yapamazlar ve bunların alım satımına kefil olamazlar. Fakat bunları anaparaları kadarlık kısmıyla teminata kabul edebilirler. Zira her ne kadar söz konusu senetler fâizli borç senedi olsalar da bir fâizli işlemde anapara alacaklının hakkıdır. Bu hak da tahvil ve bono vasıtasıyla teminata verilebilir. Bunların teminata alınamayacağı da ifade edilmiştir.

Çek, bankada hesabı olan birisinin (keşidecinin), muhataba (bankaya), çek üzerinde yazan meblağı yine çek üzerinde ismi yazılı bir lehtara ödemesi talimatını içeren kıymetli evraktır. Çek defteri banka tarafından hesap sahibine özel bastırılır ve üzerinde hesap sahibinin bazı bilgileri bulunur. Çek hamiline kaydıyla düzenlenirse çeki elinde tutan herkes tahsil edebilir. Çek işleminde bir yönüyle havale işlemi vardır. Keşideci, alacaklısını, nezdinde hesap açtığı ve çekin vadesinden önce hesabına para yatırdığı için borçlusu olan bankaya havale etmektedir. Paranın çek hesabına, çek vadesinde yatırıldığı durumlarda keşidecinin bankaya emanet ettiği parayı lehtara ödeme vekaleti verdiği de düşünülebilir. Bu arada çek işleminde bankanın sorumlulukları da söz konusudur. Karşılıksız ve kaybolmuş çekler bankalara sorumluluk yüklemektedir. Yine müşteriye özel çek basımı da hem bir hizmettir ve hem de kişiye ticari itibar kazandırır. Dolayısıyla bankalar bu hizmet ve yükümlülükleri karşılığında makul bir bedel alma hakkına sahiptirler.

Katılım bankaları çek bozdurulması işlemini yapamazlar. Çünkü bu vâdeli alacağın iskontoyla başkasına devridir ki fâizli işlem sayılır.

Katılım bankalarının nakit teminatları katılma hesaplarında tutması asıldır. Mümkünse bütün nakit teminatları katılma hesabında tutmalıdır. Böylece müşterisinin câri hesabına bloke koyduğunda ortaya çıkacak borçtan menfaat temin etme durumu ortaya çıkmamış olur. Katılma hesabında kârın paylaşım anlaşması, kanunun ve mevzuatın imkan verdiği ölçüde serbest olduğundan katılım bankası kâr oranını yüksek tutabilir. Katılım bankası câri hesaba bloke koyma şartı ileri süremez. Ancak müşterisinin isteği ve rızasıyla câri hesaba bloke konursa bu da menfaat karşılığı borç anlamına gelmez. Borca karşılık teminat sayılır. Câri hesaba bloke karşılığı murâbaha kâr oranında indirim yapılırsa murâbaha için özsermaye kullanılmalıdır.

Kapora iki şekilde değerlendirilmektedir. İlk yoruma göre kapora “yapılmış” bir alım satım sözleşmesinden müşteri dönmezse satış bedelinin bir parçası sayılan, dönerse satıcıya bırakılan bir tutardır. Geçmişte muhtemelen uygulama böyle olduğu için İslâm mezhepleri kaporayı böyle yorumlamışlardır. Hanbelîler dışındaki mezhepler oldukça tartışmalı gerekçelere dayanarak bunu meşrû görmezler. Bugün İslâm hukukçuları daha çok Hanbelîlerin görüşünü tercih etmekte ve kaporayı caiz görmektedirler. İkinci yoruma göre ise kapora “yapılmak istenen” bir alım satım sözleşmesi için satıcının bir müddet beklemesinin karşılığıdır. Eğer alım satım akdi yapılırsa kapora malın bedelinin bir kısmı olur. Alım satım akdi gerçekleşmezse kapora, beklemesinin, malı satmamasının, muhtemel müşterileri kaybetmesinin karşılığı olarak satıcıya bırakılır.

Akdin kısmen veya tamamen icra edilmemesi halinde ifa ile yükümlü olan tarafın alacaklıya ceza yahut tazminat olarak belli bir ödemede bulunacağına dair konulan şarta cezâî şart denilir. Günümüzde ticarî hayatın gerekleri ve İslâm hukukunun genel ilkeleri, yüklendiği edimi yerine getirmekte geciken tarafın malî tazminat ödemekle yükümlü olacağı şartının (cezaî şartın) koşulmasına olumlu bakmayı mümkün kılmaktadır. Ancak bu şart insaf sınırları içinde kalmalıdır.

Alacakların ve mâlî sorumlulukların garantiye alınmak istenmesi meşrû bir taleptir. Zira satış ya da hizmet yapılmış bedeli vâdeye bağlanmıştır. O halde satıcı ya da hizmet veren neden müşterisinin insafına terk edilsin? Eğer vâdeli borçlanıyorsa bunu muhatabına garantilemelidir. Bu meyanda tarih boyunca pek çok imkân kullanılmıştır. Belli şartlarla bunların hemen hepsi geçerlidir.

 

Teminatlar