Ortaklık veya alacaklılık sağlayan, belli bir meblağı temsil eden, yatırım aracı olarak kullanılan, dönemsel gelir getiren, misli nitelikte, seri halinde çıkarılan, ibareleri aynı olan ve şartları SPK’ca belirlenen kıymetli evraklara menkul kıymet denilir. Hisse senetleri, tahvil ve hazine bonoları menkul kıymetler arasındadır. Menkul kıymetlerin arz ve talebinin karşılandığı organize pazarlara ise menkul kıymet borsası adı verilir.
Hisse senetleri ait oldukları şirkete ortaklık sonucu verdiklerinden alım satımları ilkesel olarak meşrûdur. Ancak ortak olunacak şirketlerin faaliyet ve gelirlerine göre hüküm değişmektedir. Dinen meşrû olmayan faaliyetler için kurulmuş şirketlerin hisse senedi alınamaz. Faaliyet alanı dinen meşrû olan ve dinin onaylamayacağı hiçbir geliri bulunmayan şirketlerin hisse senedi alınabilir. Şirket ana sözleşmesinde sayılan faaliyet alanları tamamen dinen meşrû olmakla birlikte dinin onaylamayacağı faaliyetleri ve gelirleri de olan şirketlerin hisse senetlerinin alım satımında ise görüş ayrılığı vardır. Kabul edilen görüşe göre şirketin toplam aldığı fâizli kredi, hisse senetlerinin toplam piyasa değerinin % 30’unu geçmiyorsa, şirketin fâizli bankalardaki mevduatının toplamı, hisse senetlerinin piyasa değerinin % 30’unu geçmiyorsa ve şirketin dinin uygun görmeyeceği kârı o yılki kârının % 5’ini geçmiyorsa böylesi şirketlerin hisse senedi alınabilir. Az da olsa dinen gayr-ı meşrû geliri olan şirketlerin hisse senedi alınmaz diyenler de vardır. Temettü alındığında dinin uygun görmediği gelirler toplam gelirin içinden çıkarılıp ihtiyaç sahiplerine aktarılır. Türkiye’de Katılım Endeksi böylesi bir incelemenin ürünüdür.
Devletin 1 yıl, anonim ortaklıkların en az 2 yıl ve daha uzun vadeyle, ödünç para bulmak amacıyla, itibâri kıymetleri eşit ve ibareleri aynı olmak üzere çıkardıkları borç senetlerine tahvil denilir. Hazine tarafından vâdesi bir yıldan kısa süreli olarak çıkarılan ve iskontolu olarak işlem gören borçlanma senetlerine ise hazine bonosu adı verilir. Tahvil ve hazine bonoları fâizli borçlanma senetleri olduğu için katılım bankalarının bu tür menkul kıymetlere yatırım yapması ya da bunlara aracılık etmesi uygun değildir.
Tahvil ve bononun rehin olarak teminata alınması ise İslâm hukukçuları arasında ihtilaflıdır. AAOIFI Fıkıh Kurulu tahvil ve bononun yaygınlaşmasına destek olunmaması amacıyla bunların rehnini de uygun görmemektedir. Ancak bir kısım İslâm hukukçuları bunların ihraç edilmesini ve alınıp satılmasını meşrû görmemekle birlikte anapara kadarlık kısmının alacaklının hakkı olduğu gerekçesiyle rehnine izin vermektedir. Bizce de anapara hak olduğu için tahvil ve bonoların anapara kadarlık kısmına yönelik teminata alınması meşrûdur.
Devletlerin ve anonim şirketlerin faiz karşılığı borçlanacakları finansal enstrümanlar vardır. Tahvil ve hazine bono bunlardan ikisidir. Böylece faiz geliri elde etmek isteyenlere de bir yatırım aracı sunulmuş olmaktadır. İslâmî finansta ise faizle borçlanmak zaruret hali dışında meşru değildir. Bu sebeple devletlerin ve İslâmî hassasiyet taşıyan büyük kuruluşların ticârî işlemler yoluyla nakit temin etmeleri ve faizsiz gelir elde etmek isteyenlere de bir yatırım aracı sunmak amacıyla sukuk ihracı gündeme gelmiştir.
Sukuk ticari bir varlığın menkul kıymetleştirilerek sertifikalar aracılığıyla satımıdır. Bu sertifikalardan alanlar söz konusu varlığa ellerindeki sertifikalar oranında ortak olurlar. Dolayısıyla söz konusu varlığın geliri de onlara ait olur. En basit şekliyle böyle izah edebileceğimiz sukuk işlemlerinin farklı sözleşmeler (ortaklık, kira, murabaha, yatırım vekâleti) için farklı usullerle kullanılabileceğini de ifade etmeliyiz. Uygulamada en fazla icâre sukukuyla karşılaşılmaktadır. İcâre sukuku şöyle işlemektedir:
Varlık kiralama şirketi, sukuk ihraç eder.
Yatırımcılar parayı öder ve sukuk alırlar.
Kaynak kuruluş varlıklarını varlık kiralama şirketine satar.
Satış bedelini varlık kiralama şirketinden alır.
Varlık kiralama şirketi, kaynak kuruluştan aldığı varlıkları yine kaynak kuruluşa kiralar.
Dönemsel olarak kira alır.
Aldığı kirayı sukuk sahiplerine varlıktaki ortaklıklarına göre dağıtır.
Varlık kiralama şirketi, satın aldığı varlıkları, başlangıçta anlaşılan vadede kaynak kuruluşa geri satar.
Varlıkların satış bedelini alır.
Aldığı tutarı sukuk sahiplerine dağıtır.
Devletlerin ya da büyük şirketlerin finansman bulmak amacıyla başvurdukları bu tür işlemler yeni bir sözleşme türü kabul edilmekte ve dinen meşrû görülmektedir.
“Katılım Endeksi, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Ulusal Pazar’da işlem gören ve Katılım Bankacılığı prensiplerine uygun hisse senetlerinden oluşan bir borsa endeksidir. Hisse senedi seçimi, Katılım Bankacılığı prensipleri doğrultusunda oluşturulmuş Endeks Kuralları esas alınarak yapılır. Buna göre, endekste faaliyet alanı faize dayalı finans, ticaret, hizmet, aracılık (bankacılık, sigorta, finansal kiralama, faktoring ve diğer faize dayalı faaliyet alanları), alkollü içecek, kumar, şans oyunu, domuz eti ve benzer gıda, basın, yayın, reklam, turizm, eğlence, tütün mamulleri, silah, vadeli altın, gümüş ve döviz ticareti olmayan şirketler bulunur. Ayrıca, endekse girecek şirketler bazı finansal oranları da sağlamak zorundadır. Şirketlerin toplam faizli kredilerinin piyasa değerine oranı %30’dan, faiz getirili nakit ve menkul kıymetlerinin piyasa değerine oranı %30’dan ve yukarıda bahsedilen faaliyet alanlarından elde ettiği gelirlerinin toplam gelirlerine oranının da %5’ten az olması gerekmektedir. Bu kurallara uygun hisse senetlerinden halka açık piyasa değeri en yüksek ilk 30 şirket endeks şirketlerini oluşturmaktadır.
Özellikle son on yıl içerisinde faizsiz yatırım ve Katılım Bankacılığı prensiplerine uygun hisse senetleri alım-satımında izlenen gelişmeler ile birlikte, bu alanda standart oluşumu ihtiyacı gözler önüne serilmiştir. Aslında, faize duyarlı yatırımcılar tarafından bu kurallara benzer bir şekilde hisse senedi yatırımlarının önceden beri yapılıyor olduğunu görüyoruz. Bu tarz yatırımlarda ve işlem hacimlerinde artış ve birçok kurumun da yatırımcılarının ihtiyacına cevap verecek şekilde kendi içerisinde kurallar geliştirmiş olması zaman zaman farklı uygulamalar ile karşılaşılmasına neden olabiliyor. Gerçekte prensipler aynı olmasına rağmen sektör genelinde uygulanan standartlar olmadığı için karmaşıklıklar olabilmektedir. Katılım Endeksi, bu alandaki boşluğu doldurmak, sektör genelinde standartlar oluşturabilmek adına atılan önemli bir adımdır.
Gösterge niteliğinde olan endekslerin bir amacı da karşılaştırmadır. Yatırımcıların yatırımlarının getirisini piyasa getirisi ile kıyaslayabilmeleri endeksler ile mümkündür. Farklı sektörlerdeki yatırımların kıyaslanabilmesi için sektör endeksleri bulunmaktadır. Ancak faizsiz yatırım ve Katılım Bankacılığı prensipleri doğrultusunda yatırım yapan yatırımcıların kıyaslama yapabileceği bir endeks bulunmamakta, farklı endeksler ile kıyaslama yapmak, yatırım içeriği dolayısı ile pek anlam ifade etmemekte idi. İşte Katılım Endeksi, bu amaca da hizmet edecek kullanışlı bir araçtır.
Son yıllarda gerek mevzuatlarda yapılan değişiklikler gerekse piyasamızdaki gelişmelere bağlı olarak yeni sermaye piyasası araçlarının gündeme geldiğini görüyoruz. Piyasalar büyüdükçe de yatırımcı ilgisini artırmak için alternatif ürünlere olan ihtiyaç devam edecektir. Endeksler, ürün geliştiren finans kuruluşlarının en önemli enstrümanlarından biridir. Endeks üzerine yatırım fonları, borsa yatırım fonları, bireysel emeklilik fonları ve diğer yatırım araçları geliştirilebilir. Katılım Endeksi, ürün geliştirme amaçlı da kullanılabilecek ve kendi yatırımcı grubuna hitap eden ürünlere esas teşkil edecektir.
Dünya genelinde alternatif yatırımların büyük bir hızla artması, gelişmiş ülkeler dahil olmak üzere birçok ülkede bu yatırımların en çok büyüyen alanlardan biri olması nedeni ile Katılım Endeksi’nin oluşturulması, yabancı yatırımcı ilgisinin çekilmesi için de önem arz etmektedir. Ülkemizde bu konuda bir standardizasyonun bulunmaması nedeni ile bu yatırımcı kitlesine hitap etmekte ciddi eksiklikler yaşanmaktadır. Katılım Endeksi Kuralları’nın uluslararası uygulamaları dikkate alması nedeni ile Katılım Endeksi ve bu endekse dayalı ürün ve hizmetler, yabancı yatırımcılara da hitap edebilecektir.
Krediye teminat kabul edilebilecek hisse senetleri tespiti, türev uygulamalar ve hisse senedinin kullanılabildiği diğer birçok alanda, Katılım Bankacılığı prensipleri doğrultusunda yatırım yapan yatırımcıların ve bu hizmeti veren kurumların ihtiyacını karşılayacak olan Katılım Endeksi, bu alanda standardizasyon için atılan ilk adım olması itibarı ile de ayrı bir değer kazanmaktadır”61.