Para Ticâreti Nasıl Olmalıdır?
İnsanoğlu trampa yoluyla yapılan ticâretin zorluğu sebebiyle parayı icat etmiştir. Böylece ihtiyaç duyulan mallar para kullanılarak alınabilir olmuştur. Fakat hakikatte kendi değeri olmayan, insanların kıymet vererek para sayması sebebiyle bir değer ifade eden paraların birbiriyle ticareti nasıl olmalıdır? Acaba TL verip DOLAR alınacak ise vâde yapılabilir ve günlük kurun üzerine vâde farkı eklenebilir mi?
Ticâreti kolaylaştırmak için icat edilen para bir süre sonra tefeciliğin temel materyali haline gelmiştir. Fâiz işlemleri tarih boyunca genellikle para üzerinden yapılmıştır. Bu sebeple para mübâdelelerinde fâiz oluşmaması adına İslâm hukûkunda vâde ve vâde farkı yasaktır. Buna göre para (TL, DOLAR) ve para hükmünde olan şeyler30 vâdeyle alınıp satılamaz. Buna göre para alım satımında karşılıklı bedeller akitle birlikte mübâdele edilmelidir.
Para ticâretinde bedellerin karşılıklı teslim tesellümü gerçekten olabileceği gibi (elden ele) hükmen de olabilir (banka hesabına aktarma). Buna göre gerçekten var olan bir altının müşterisine satılıp müşterinin bankadaki hesabına altın olarak kaydedilmesi mümkündür. Bu işlemin temel şartı satılan altının gerçekten satıcıda bulunması veya onun bir başka yerdeki hesabında bulunması ve müşterinin hesabındaki altın üzerinde tasarruf yetkisinin olmasıdır. Banka hesaplarına kayıt yapılması teslimin gerçekleştiği anlamına gelir. Zira İslâm hukûkunda teslim tesellümün şekli belirlenmemiş örfe bırakılmıştır. Yani örfen teslim anlamına gelen her uygulama ile kabz gerçekleşebilir. Bugün itibariyle banka hesaplarına kayıt, varlığı bizzat teslim almanın verdiği imkânları hatta daha fazlasını sağlamaktadır. Bu yüzden mahkemeler banka kayıtlarını elden teslime göre daha fazla tercih etmektedirler. İnternet üzerinden banka hesabına ulaşıp para havaleleri yapılabilmektedir. O halde teslim alınması gereken bir varlığı banka hesabına kaydederek teslim almak mümkündür.
Para ticâreti vekâletle yapılabilir. Vekil, neye vekil kılınmış ise (satın alma, satma, teslim alma, verme vs.) hepsini gerçekleştirebilir. Katılım bankası da müşterilerine vekâleten bu tür işlemleri yapabilir. Vekâlet karşılığı komisyon alabilir. Zira ücretli vekâlet kira gibidir.
Taraflardan sadece birisinin gelecekte belli bir vâdede belli bir fiyat üzerinden belli miktarda döviz alım ya da satım vaadinde bulunması meşrû görülmüştür. Vaad, akit değildir. Örnek vermek gerekirse nasıl nişan, nikah sayılmıyorsa vaad de akit sayılmamaktadır. Ancak bu vaadin iki taraf için de bağlayıcı olması meşrû değildir. Çünkü bu durumda vaadleşme, akitleşme anlamına gelir. Katılım bankaları forward işlemlerini bu görüşe istinâden yaparlar. Ancak forward işlem için müşterinin bu işlemden para kazanma (spekülasyon) amacı taşımaması, bilakis ithalatçı ya da ihracatçı gibi normal ticâretinin etkilenmemesi amacıyla önünü görmek isteyen bir tüccâr olması gerekir. Bazı şirketler farklı döviz cinsleriyle alacaklı borçlu olabilmektedirler. İşte döviz kurundaki oynaklık sebebiyle aşırı zarara girmelerini önlemek ve önlerini görebilmelerini sağlamak amacıyla vaadleşme yoluyla forward işlem yapabilmelerine onay verilmiştir. Bilinmektedir ki İslâm hukûkunda ihtiyaç halinde hükümler kısmen esnetilebilir.
Tarafların değişik para birimlerinden karşılıklı borçları, mahsuplaşma yoluyla kapatılabilir. Mahsuplaşmanın yapıldığı günün kuru üzerinden taraflar takas işlemi gerçekleştirebilirler. Bir para birimi üzerinden yapılmış borç, alacaklı kabul ediyorsa başka bir para birimi üzerinden ödenebilir. Bu durumda ödeme gününün kuru esas alınır.
Müşteri ancak sahip olduğu para kadar para alım satımı yapabilir. Müşterinin gerçekte sahip olmadığı parayı var sayıp işlem yapmak dinen uygun değildir. Bugün kaldıraç sistemiyle yatırılan teminatın yüzlerce katı spot döviz alımları yapılarak para kazanılmaya çalışılmaktadır (forex). Teminat olarak yatırılan miktar kaybedildiği anda işlem kapatılmakta ancak kâr edildikçe teminata eklemeler olmaktadır. Burada olmayan bir para üzerinden döviz kurlarının oynaklığına dayalı spekülasyon yapılmaktadır. Bu da dinen uygun değildir. Katılım bankasının bu tür işlemler için borç vermesi, işlemlere aracılık etmesi ve komisyon alması meşrû değildir.
Kredi kartı kullanılarak külçe ve gram altın ya da döviz satıldığı takdirde satıcının parasını en kısa sürede vâdeye girmeden alması gerekir. Hayreddin Karaman’a göre işlenmiş ve hurda altın ile altın tozu para olmadığından kredi kartıyla peşin ya da vâdeli satılabilir.
Netice olarak tarih boyunca tefecilik büyük oranda para üzerinden yapıldığından para ticaretinde daha sıkı şartlar söz konusudur. Bu itibarla fâize düşmemek adına para alım satımlarında vâdeden kaçınmak gerekir.
30. Altın ve gümüşün para sayılıp sayılamayacağı konusunda İslâm hukukçuları arasında görüş farklılığı vardır. Konuya ilişkin ayrıntılı açıklama ilgili soruda yapılacaktır.