Katılma Hesapları Nasıl Değerlendirilmelidir?
Katılma hesapları mudârabe (emek sermaye ortaklığı) çerçevesinde açılır. Bu hesaplara para yatıranlar katılım bankası ile kâr zarar ortaklığı yapmış olurlar. Katılım bankası kendisine emânet edilen sermayeyi dinen meşrû alanlarda işletecek ve elde ettiği kârı başlangıçta tarafların anlaştıkları kâr paylaşım oranına göre pay edecektir. Katılım bankasının kasıt, kusur ya da şarta muhâlefeti yoksa parasal zarar aslında tamamen katılma hesabı sahiplerinin olmalıdır. Zira mudârabe akdinde parasal zarar sermâyedâra (rabbülmâl) aittir. İşletmeci ortak (mudârip) ise emeğinin karşılığını alamamış olur. Ancak mevzuat gereği katılım bankaları kâra katıldıklarının asgari yarısı kadar bir oranla zarara da katılırlar. Bunun gerekçesi katılım bankasının zarar etmesi halinde mutlaka bir kusurunun olduğu düşüncesidir. Bu gerekçe işlemin dinen uygun olmasını da sağlamaktadır.
Buna göre katılım bankalarında katılma hesabı açıldığında şu sonuçlar ortaya çıkmaktadır:
- Katılma hesabına yatırılan paralar bankaya borç değil sermaye olarak verilmiştir.Banka bu sermayeyi işletecektir. Kasıt, kusur ya da şarta muhâlefeti yoksa tazminle mükellef değildir. Halbuki fâizli banka vâdeli hesaplarına yatırılan paralar “fâizli borç” olduğu için banka tazminle yükümlüdür.
- Katılma hesabına yatırılan paralar bankanın mülkiyetine geçmez; bankaya emânet bırakılmış sayılır. Halbuki fâizli banka vâdeli hesaplarında hesaba yatan paralar bankanın mülkiyetine geçer.
- Katılım bankası katılma hesabındaki fonu istediği gibi kullanamaz; dinen meşrû ve fâizsiz alanlarda kullanmak zorundadır. Aksi halde kendisine fâizsiz getiri sağlaması amacıyla emânet edilmiş fonu amacı dışında kullanmış olur. Buna göre banka mevzuatın izin verdiği çerçevede mudârabe sermayesini üretim faaliyetlerinde, taahhüt işlerinde, alım satımlarda, altın ve döviz yatırımlarında ve kira işlerinde kullanabilir. Fâizli banka vâdeli hesapları ise banka tarafından dinen meşrû – gayr-ı meşrû her alanda değerlendirilebilmektedir.
- Katılım bankası katılma hesaplarına kâr zarar dağıtımı için sürekli hesap yapmak zorundadır. Çünkü hemen hergün bazı hesap sahiplerinin hesap vâdesi dolmakta ya da yeni hesaplar açılmaktadır. O halde bankanın sürekli kâr zarar hesabı yaparak yatırımcılara dağıtacağı kârı tam olarak tespit etmesi gerekmektedir. Fâizli bankalar ise hangi hesaba ne kadar fâiz vereceğini önceden tespit ettiği için böyle bir hesaplamaya ihtiyacı yoktur.
- Katılma hesaplarında vâde sonunda fazlalık alınacağı kesin değildir. Zarar ihtimali de vardır. Katılım bankalarının uzman kadrolarla ve ihtiyatlı bir şekilde çalışması zarar ihtimalini oldukça minimize etmektedir. Zarar ihtimalini küçültmek için çalışmak dinen gayr-ı meşrû bir işlem değildir. Örneğin vâdeli satılan bir mal için rehin ya da ipotek almak aslında zarar ihtimalini minimize etme amacına yöneliktir ve dinen meşrûdur. Fâizli bankalarda ise vâdeli hesabın zarar ihtimali yoktur. Her halükârda anaparadan daha fazlası alınacaktır.
- Katılma hesaplarında fâiz ödemesi olmadığından vâde sonunda alınacak fazlalığın miktarı da hesap açılırken belli değildir. Bankanın kâr ya da zararına bağlı olarak alınacak miktar değişmektedir. Fâizli banka vâdeli hesaplarında ise fâiz baştan bellidir. Banka yatırımcılarına ödeyeceği fâizi elde etmek için müşterilerden daha yüksek fâiz almaktadır. Müşteriler de bankaya ödeyecekleri fâizi karşılamak üzere kendi müşterilerine daha yüksek mâliyetle satış yapmaktadırlar.
- Katılım bankalarında katılma hesaplarına dağıtılacak kâr bankanın dönem içindeki kârına bağlıdır. Kâr yoksa dağıtılacak kâr da olmaz. Ancak katılım bankaları profesyonel çalıştıkları için kâr oluşmaması neredeyse imkânsızdır. Fâizli bankalarda ise yatırımcılara ödenen fâiz bankanın dönem içindeki (dinen meşrû ya da gayr-ı meşrû) gelirine bağlı değildir.
Bu bilgiler ışığında katılım bankalarında katılma hesabı açmanın dinen meşrû olduğu görülmektedir.